Alev'in tarif günlüğü

9 Kasım 2012 Cuma

Ispanak kökü: Çöpe atmayın, çorba yapın

Birkaç sene öncesine kadar ıspağın kökünün herhangi bir yemeğin içine girebileceğine ihtimal dahi vermezdim. Oysa şimdilerde elime geçen tüm ıspanak demetlerindeki kökleri ayırıp güzelce yıkadıktan sonra derin dondurucuya atıyorum. Meğerse bu meret marketlerde ayrıca paketlenip bile satılıyormuş! Aslında düşününce tüketilmesi çok mantıklı geliyor: kışın en çok tükettiğimiz sebzelerden biri de kerevizin kökü değil mi! Ispanağın kökü niye kusur kalsın?

Zeytinyağlısı çok güzel oluyormuş diyorlar, henüz denemedim ne yazık ki, fakat fırsat buldukça çorbasını yapıyorum; çok ama çok güzel, aromatik bir lezzet oluyor. Denemekten bir şey çıkmaz, zira yapması pek pratik.


Ispanak kökü çorbası:

- 1-2 kaşık zeytinyağı
- Bir demet ıspanağın kökü
- 1 adet havuç
- 1 adet soğan
- 1 diş sarımsak
- 1 yumurtanın sarısı
- 1 bardak süt
- 1 tepeleme kaşık un
- sıcak su
- tuz, karabiber

31 Ekim 2012 Çarşamba

Garfield çok haklı, her gün lazanya yenebilir

Lazanya beni çok mutlu eden, tam da damak tadıma cuk oturan bir lezzet. Zaten içine beşamel sos giren bir yemeğin lezzetsiz olması imkan dahilinde değil kanımca. Ancak aldığım lazanya paketinin (Barilla) üzerinde yazan ölçüleri kullanmaktansa tamamen kafama göre takılmayı tercih ettiğim için yemeğin üç ayrı unsuru olan lazanya, bolonez sos ve beşamel sosu istediğim gibi birbirlerine denk getiremiyordum. Üstelik beşamel sosu alıştığım şekliyle, yani muhallebi kıvamına yakın bir katılıkta pişirdiğim için lazanyalarım kimi zaman sert kalıyordu. Ama bu sefer "bu adamların bir bildiği var ki bu ölçüleri bu kutunun üzerine yazmışlar" diye düşünerek lazanyayı adeta pasta yapar edasıyla -mutfak tartımı da devreye sokarak- ince bir işçilikle yaptım. 

Gerçekten de "adamların bir bildiği varmış"!

11 Ekim 2012 Perşembe

Sırf görüntüsü için yenir bunlar: iki renkli kurabiye

İki renkli kurabiye -nam-ı diğer dön dön kurabiye-, şekil verirken biraz uğraştırmasına rağmen elde edilen sonucun tadına baktığınızda, verdiğiniz uğraşa gani gani değen bir atıştırmalık. Adeta bir butik pastane ürünü edasında, biraz burnu havada bir tarzı var. Ben bu karizmatik arkadaşı ikinci defa pişirdim. Hamurunu hazırlaması hiç zor değil, geçenlerde verdiğim kakaolu bisküvi tarfine çok benziyor, tek farkı içinde badem olması. Mesele şu ki biri sade, diğeri kakaolu iki hamur açıp bunları üst üste yerleştirdikten sonra düzgün bir rulo yapmanız gerekiyor. Beni zorlayan kısım hamurları eşit büyüklük ve şekilde açmak oldu. İki hamur ne kadar birbirine benzerse kurabiyelerin şekli de bir o kadar muntazam oluyor. Ama sonuç itibariyle biz burada profesyonel bir iş yapmıyoruz ve şükür ki kurabiyeler ana hatlarıyla vermek istediğim görüntüye kavuştular, kısacası sonuç beni tatmin etti.

9 Ekim 2012 Salı

En güzel şekerli ekmek: paskalya çöreği


Oldum olası çok severim paskalya çöreğini. Üstelik bir tek Ramazan ayında bulabildiğimiz canım pideler gibi sadece Paskalya zamanı değil her daim pastanelerde bulmak mümkün bu güzel çöreği. Üstelik yapması zor sanırdım ama ekmek makineniz varsa hiç de zor değilmiş, deneyimle sabitlendi. Zaten tam zamanlı bir anne olarak istisnai durumlar dışında her zaman çok hızlı bir şekilde hazırlanan, basit tarifleri uyguluyorum. Bu blogda çok meşakatli bir yemek bulmanız olası değil, zira amacım benim gibi pratik yemekler yapmak arzusunda olanlara lezzetli alternatifler sunmak. Denemediğim hiçbir tarifi buraya yazmadığım için kötü sürprizlerle karşılaşma olasılığınız da yok denecek kadar azdır.

Bu antrparantezin ardından gelelim bu nefis mahlepli ve şekerli ekmeğin tarifine:

3 Ekim 2012 Çarşamba

Kuskusu hiç böyle denemediğinize bahse girerim

Kuskus adı itibariyle kimileri için pek sevimsiz, hatta itici bir makarna türü. Sahiden de o güzelim penneler, fiyonk makarnalar, spagettiler filan dururken kuskus insanın aklına pek gelmiyor galiba. Ben de yakın bir zamana kadar "bununla güzel ne yapılır ki yeaaa!" diyen takımdandım. Fakat gelin görün ki keşfettiğim iki yeni tarif bu fikrimi değiştirdi. Birincisi kuskuslu pazı / ıspanak / semizotu... Kafa karışıklığı olmasın; aslında ortada tek bir tarif var fakat bu, üç sebzeyle de yapılabiliyor. Paşa gönlünüz hangisini kullanmak isterse... Bununla ilgili detayları başka bir yazıya bırakacağım.

Şimdi gelelim kuskusun ana malzeme olarak sahneye çıktığı asıl tarife: yani kayısılı ve şam fıstıklı kuskus... Aslında orijinali şurada var. Ama ben hem denemelik olsun diye daha az yaptım, hem de pişirme esnasında biraz kafama göre takıldım. İlk başta bu kadar birbirinden alakasız malzemenin nasıl olup da ortaya güzel bir şey çıkaracağına dair ciddi şüphelerim vardı, fakat sonuç gerçekten şaşırtıcı oldu. Öyle ki yaptığım şeyin tadına bakayım derken servis tabağının içinden bir porsiyon kuskus yemiş bulundum. Yapıp da yemeyen pişman olur, diyor ve tarifime geçiyorum.

1 Ekim 2012 Pazartesi

Yemelere doyamadık: kakaolu bisküvi

Dün akşam çayın yanında atıştırmak üzere ne zamandır yapmayı planladığım basit kakaolu bisküvilerden pişirdim. Tarifi Lezzet dergisinden bulmuştum ama ben -her zamanki huyumdur- malzemelerin oranlarında ufak tefek oynamalar yaptım. Ayrıca ilk defa deneyeceğim tariflerde, ortaya çıkan şeyin yemeğin kötü olması durumunda fazla malzeme heba etmemiş olmak için, her zaman yarım ölçü veya biraz fazlasını kullanırım. Bunda da öyle yaptım. Ve sizi temin ederim ki kullandığım ölçü ve oranlarda yaptığım ufak farklılıklar sayesinde hem oldukça fazla sayıda hem de tadı tam kıvamında bisküviler elde ettim.

28 Eylül 2012 Cuma

Rosto ve Yorkshire pudding

Geçtiğimiz gün bu ikiliyi hazırladım akşam yemeği için. Yorkshire pudding, ismi her ne kadar tatlıyı andırsa da, et yemeklerinin yanında servis edilen bir yan yemek. Tarifini Jamie Oliver'ın Home TV'deki 30 Minute Meals programında görmüştüm, ve Jamie yapılışını anlatırken "bunu bir şapşal bile yapabilir" diyordu. :) Gerçekten de sadece yumurta pişirmeyi bilen -bkz benim kocam- erkeklerin bile öğrenebileceği bir tarif bu. Ve aslına bakarsanız yorkshire pudding denilen şey bildiğiniz krep hamurunu muffin kaplarında pişirmekten ibaret ve krepleri tek tek pişirip tavada çevirme derdi olmadığı için çok daha kolay!

Rosto, sosuyla mosuyla tam anlamıyla bir ana yemek. Değişik şekillerde yapılışı var. Benim bu sefer yaptığım tencere yemeği şeklinde oldu. Ama isteyen fırında da şahane rosto yapabilir. Rostoyu rosto yapan şey etin bütün olarak pişirilip sonradan dilimlenmesi. Yani rostonun tek bir tarifi yok. Benimki şöyle idi:

24 Eylül 2012 Pazartesi

Meğer balkabağından yalnızca kabak tatlısı yapılmıyormuş

Balkabağının ne kadar değerli ve ilginç bir lezzet olduğunu geçen sene Ege için alternatif mama tarifleri araştırırken keşfettim. Bu yaşına kadar balkabağından sadece ve sadece kabak tatlısı -ki onu da pek sevmem- yapılabildiğini, onun dışındaki tek kullanımının cadılar bayramıyla sınırlı kaldığını sanan bendeniz için bu keşif pek heyecan verici oldu. Mesela sütle basitçe yapılan püresi bebekler için çok besleyici, bir o kadar da lezzetli oluyor. Ama özellikle biz yetişkinler için böreği, çorbası ve muffini çok daha ağız sulandırıcı. Bunlar benim denediğim tarifler, ama araştırılırsa çok daha fazlası çıkacaktır.

Balkabağı genellikle büyük miktarlarda satıldığı ve çok çabuk çürüdüğü için onu en iyi saklama yöntemi haşlayıp püre haline getirdikten sonra ufak porsiyonlara ayırıp derin dondurucuya koymak olacaktır. Nitekim ben de dün aldığım 1.5 kg kabağı haşlayıp çoğunu dondurucuya attım, bir kısmını  ise bugün balkabaklı muffin hazırlamak için sakladım. Bu tarifi mutlaka denemelisiniz. İşte hem çayın hem de kahvenin yanında rahatlıkla yiyebileceğiniz hafif tatlı, pek pufuduk, adeta süngersi yumuşaklıkta kekciklerimizin nasıl yapıldığı:

20 Eylül 2012 Perşembe

Bıdıklar için fırında donut

Donut yemeyi tatlıyı seven herkes kadar ben de severim. Elbette hemen hemen tüm çocuklar da tatlıya bayılır ve fakat donut hem hamur işi hem de kızartılan bir tatlı. Dolayısıyla kırk yılda tadılması gereken nevinden bir tatlı. Ama hem lezzetli hem de "az" zararlı bir donut tarifine ulaştım geçenlerde. Fırında yapıldığı için bizim oğlana da yedirmekte sakınca görmedim.

Önce malzemeleri verelim:
- 1/4 bardak süt
- 1/2 pakete yakın labne peyniri
- 3 kaşık sıvıyağ (fındık yağını tercih ediyorum)
- 1-1.5 bardak un
- 1/2 paket kabartma tozu
- 1/2 paket vanilya
- bir tutam tuz

Bütün bu malzemeleri karıştırıp oldukça yumuşak bir hamur elde edeceksiniz. Bu hamurdan iki kaşık yardımıyla parçalar alıp yağlanmış veya yağlı kağıt serilmiş fırın tepsinize dizin. 180 dereceye ısıttığınız fırında üzerleri renk değiştirine kadar pişirin. Donutları tatlandırıp süslemek için ben üzerlerine nutella ve renkli şekerlerinden kullandım.

Afiyet bal şeker olsun.

13 Eylül 2012 Perşembe

Hem pufuduk hem hafif: peynir suflesi

Malzemeler:
2 yumurta
1 yufka
0.5 kg süt
1 bardak kadar beyaz peynir
0.5 bardak kadar kaşar peyniri
Tereyağı ve zeytinyağı (fırın kabını yağlamak için)
Tuz ve karabiber

1. Yumurtaları, sütü ve baharatları bir kaseye alarak çırpın.
2. Önce tereyağıyla sonra da 1 kaşık zeytinyağıyla yağladığınız fırın kabına bu karışımın yarısını dökün
3. Ufak ufak didiklenmiş yufkanın yarısını bu karışımın üzerine yayın.
4. Ezilmiş beyaz peyniri yufka parçalarının üzerine serpin.
5. Önce kalan yufka parçalarını ve sonra kalan sütlü karışımı peynirlerin üzerine koyun.
6. En üste kaşar peyniri rendesini koyup fırın kabını 1 saat kadar buzdolabında dinlenmeye bırakın.
7. 180 dereceye ısıttığınız fırında suflenin üzeri altın rengini alana kadar pişirin.

2 Ocak 2012 Pazartesi

Kızarmış tavuk butları

Kızarmış dediğime bakmayın, Sofra dergisinin tarifinde bu adı takmışlar. Aslında fırında yapılan gayet sağlıklı bir tavuk tarifi. Bu tarifi ilk okuduğumda, "mutlaka yılbaşında vereceğim davette denemeliyim" demiştim kendi kendime; ve gerçekten de içinde pek çok tadı ve kokuyu barındıran başarılı bir yemek oldu. Yanına da iç pilav iyi gidiyor benden söylemesi. İşte 8 kişi için tarif şöyle:

-8 adet büyük tavuk baget (derisi alınmış olacak)
-1 çay kaşığı hardal
-1 tatlı kaşığı rendelenmiş taze zencefil
-Yarım çay kaşığı karabiber
-2 dal biberiye
-1 soğan
-2 diş sarımsak
-1 çay kaşığı tuz

-Sos için: 1 bardak yoğurt
-1 kaşık salça
-Yarım tatlı kaşığı kekik
-Yarım tatlı kaşığı toz kırmızıbiber

Hardal, zencefil, karabiber ve biberiyeyi karıştırın. Tavuk butlarını hardallı marinatta bir gece dinlendirin. Düdüklü tencerede, ikiye bölünmüş soğan ve sarımsak ve tuz ile biraz pişirin. Ben bu aşamada nolur nolmaz diye biraz su koydum ama hiç gerek yokmuş. Koyduğum su bana olduğu gibi tavuk suyu olarak geri döndü :)
Az pişen tavukları yoğurt, salça, kekik ve toz kırmızıbiberi karıştırarak hazırladığınız sosa bulayın. Fırın tepsisine yerleştirip önceden ısıtılmış 180 derece fırında üstleri güzelce kızarana kadar pişirin.